Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerin korunması açısından son derece önemli bir yargı yoludur. Bireylerin, kamu gücünün müdahaleleri sonucu haklarının ihlal edildiğini düşündükleri durumlarda başvurabildikleri bu mekanizma, hukuk devleti ilkesinin güçlendirilmesi ve adaletin sağlanması açısından kritik bir rol oynamaktadır. 2010 yılında yapılan anayasa değişiklikleri ile hukuk sistemimize kazandırılan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı, sadece ulusal düzeyde hak arama özgürlüğünü genişletmekle kalmaz, aynı zamanda uluslararası insan hakları standartlarının uygulanmasına da katkı sağlar. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, adalet arayışında olan bireyler için son bir umut kaynağı olarak, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve bireylerin anayasal haklarının güvence altına alınmasında önemli bir güvence oluşturur.

İçindekiler

Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Nedir?

Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuru, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) tarafından korunan temel hak ve özgürlüklerinizin (örn: adil yargılanma, mülkiyet hakkı), kamu gücü (mahkemeler, idari makamlar) tarafından ihlal edildiğini düşünüyorsanız başvurabileceğiniz son ve olağanüstü bir iç hukuk yoludur.

Ancak bu yola başvurmadan önce bilinmesi gereken iki hayati ve geri dönülemez şart vardır:

  1. Tüm Hukuk Yollarının Tüketilmesi: AYM’ye, ancak Yargıtay veya Danıştay gibi en üst mahkemelerin kararının kesinleşmesinden sonra gidilebilir.
  2. 30 Günlük Hak Düşürücü Süre: Başvuru, bu nihai kararın size tebliğ edildiği (veya öğrendiğiniz) tarihten itibaren sadece 30 gün içinde yapılmak zorundadır.”

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, anayasal hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlamak için bireylerin sahip olduğu güçlü bir hukuki mekanizmadır. Bu başvuru, bir vatandaşın, temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini düşündüğünde, doğrudan Anayasa Mahkemesi‘ne başvurarak hakkını arama yoludur. Başka bir deyişle, bireysel başvuru, bir kişinin, kamu otoriteleri tarafından gerçekleştirilen bir işlem ya da eylem nedeniyle maruz kaldığı hak ihlallerine karşı son çare olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurma hakkıdır.

Türkiye’de 2010 yılında yapılan anayasa değişiklikleri ile yürürlüğe giren bireysel başvuru mekanizması, hukuki sistemde vatandaşların anayasal haklarının korunması konusunda önemli bir adım olarak kabul edilmektedir. Bu mekanizma, yalnızca bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasını sağlamaz; aynı zamanda hukuk devleti ilkesinin de güçlenmesine katkıda bulunur. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, bireylere, idari ve yargı organlarının kararlarının anayasal denetimini sağlama imkanı tanır, böylece vatandaşlar devletin en yüksek yargı organına doğrudan seslerini duyurabilirler.

Örneğin, bir kişinin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini düşündüğünde, bu ihlalin giderilmesi için tüm iç hukuk yollarını tükettikten sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı vardır. Anayasa Mahkemesi ise bu başvuruyu inceleyerek, ihlalin var olup olmadığını ve gerekli düzeltici adımların atılıp atılmadığını değerlendirir. Bu yönüyle bireysel başvuru, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini savunma mücadelesinde önemli bir araçtır.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru süreci, bireylerin anayasal haklarını koruma ve bu hakların ihlali durumunda adalet arama kapasitelerini artırarak, devlet ve vatandaş arasındaki hukuki ilişkinin daha adil, şeffaf ve hesap verebilir olmasını sağlar. Anayasa Mahkemesi, bu başvurular aracılığıyla, anayasal düzenin korunması ve hukukun üstünlüğünün sağlanması yönünde önemli bir rol üstlenir.

Anayasa Mahkemesi’ne Başvuru Yapılabilecek Hak ve Özgürlükler

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı

kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi durumunda başvurabileceği son yasal çaredir. Anayasa Mahkemesi, bu başvurular yoluyla bireylerin anayasal haklarının korunmasını sağlar. Peki, hangi hak ve özgürlükler kapsamında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılabilir? İşte bu başvuru hakkını doğuran temel hak ve özgürlükler:

Yaşam hakkı

bireyin en temel hakkıdır ve her türlü haksız müdahaleye karşı korunur. Devletin, yaşam hakkını koruma ve güvence altına alma yükümlülüğü vardır. Örneğin, ölümle sonuçlanan polis müdahaleleri, cezaevi koşulları veya sağlık hizmetlerine erişim eksiklikleri yaşam hakkının ihlali olarak değerlendirilebilir.

Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı

Bu hak, bireylerin keyfi olarak gözaltına alınmaması, tutuklanmaması ve hürriyetinden mahrum bırakılmaması gerektiğini ifade eder. Keyfi tutuklamalar, haksız yere uzun süre gözaltında tutulma gibi durumlar, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali olarak kabul edilir.

Adil Yargılanma Hakkı

Adil yargılanma hakkı, bir bireyin hukuki süreçlerde tarafsız ve bağımsız bir mahkeme tarafından yargılanma hakkını kapsar. Bu hak, davaların makul bir süre içinde sonuçlandırılmasını, savunma hakkının kullanılabilmesini ve tarafsız bir yargılamayı içerir. Yargılama sürecindeki herhangi bir usulsüzlük veya haksızlık, adil yargılanma hakkının ihlali olarak görülebilir.

Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması Hakkı

Bireylerin özel hayatlarına, aile hayatlarına, konutlarına ve haberleşmelerine saygı gösterilmesi gerekliliğini ifade eder. İzinsiz dinlemeler, izleme, özel bilgilere izinsiz erişim veya aile hayatına müdahaleler bu hakkın ihlali sayılır.

Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü

Bu hak, bireylerin inançlarını serbestçe ifade edebilme, ibadetlerini gerçekleştirebilme veya din değiştirme özgürlüğünü içerir. Devletin bu hakka müdahale etmesi veya bir dini inancı ya da uygulamayı zorla dayatması bu özgürlüğün ihlali anlamına gelir.

İfade ve Basın Özgürlüğü

Düşünce ve ifade özgürlüğü, bireylerin fikirlerini ifade edebilme ve bilgiyi yayma hakkını kapsar. Basın özgürlüğü de bu kapsamda yer alır. Sansür, ifade özgürlüğünün kısıtlanması veya gazetecilere yönelik haksız müdahaleler, bu hak ve özgürlüğün ihlali olarak değerlendirilebilir.

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı

Bireylerin, barışçıl bir şekilde toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma hakları vardır. Bu hakka yönelik müdahaleler, keyfi yasaklamalar veya orantısız polis müdahaleleri bu hakkın ihlali sayılabilir.

Mülkiyet Hakkı

Mülkiyet hakkı, bireylerin mal varlıklarının korunmasını ve devletin keyfi olarak bu mal varlıklarına el koymamasını güvence altına alır. Mülkiyet hakkının ihlali, özellikle kamulaştırma süreçlerinde veya hukuksuz el koyma durumlarında gündeme gelebilir.

Eğitim Hakkı

Her bireyin eğitim alma hakkı vardır. Bu hakkın kısıtlanması, özellikle de belirli gruplara veya bireylere yönelik ayrımcı uygulamalarla engellenmesi durumunda eğitim hakkının ihlalinden bahsedilebilir.

Seçme ve Seçilme Hakkı

Bu hak, bireylerin demokratik süreçlere katılma ve siyasi temsilde bulunma hakkını ifade eder. Seçimlerde yapılan hileler, seçmen kayıtlarının silinmesi veya adaylık engelleri gibi durumlar bu hakkın ihlaline neden olabilir.

Eşitlik İlkesi ve Ayrımcılık Yasağı

Anayasa ve uluslararası sözleşmeler, bireylerin ırk, cinsiyet, dil, din, etnik köken gibi nedenlerle ayrımcılığa uğramamalarını garanti eder. Ayrımcı uygulamalar ve eşitlik ilkesine aykırı düzenlemeler bu hakkın ihlali anlamına gelir.

Sosyal ve Ekonomik Haklar

Sağlık hizmetlerine erişim, sosyal güvenlik hakkı, çalışma hakkı gibi sosyal ve ekonomik haklar da anayasal koruma altındadır. Bu haklara yönelik ihlaller Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru konusu olabilir.

Çevre Hakkı

Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, bireylerin temel hakları arasında sayılabilir. Çevreye yönelik büyük çaplı zararlı müdahaleler, bireylerin bu hakkını ihlal edebilir ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılmasına zemin oluşturabilir.

İdare hukuku ve ceza hukuku konularını bir arada barından bu yazımızla birlikte Devlet Memurlarının Görevden Uzaklaştırılması ve İptal Davası başlıklı yazımızı da okuyabilirsiniz.

Bireysel Başvuru İçin Gerekli Şartlar

Temel Hak ve Özgürlük İhlali Olması

Bireysel başvuru, yalnızca Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerin ihlali iddiasıyla yapılabilir. İhlal, kamu gücü tarafından gerçekleştirilmiş olmalı ve bireyin bu nedenle doğrudan mağdur olması gerekmektedir. Başka bir deyişle, birey ihlal edilen hakkının kendisine zarar verdiğini kanıtlamalıdır.

Kamu Gücü Tarafından Yapılan Bir Müdahale Olmalı

Başvurunun konusu olan hak ihlali, kamu gücünün (devletin, idarenin veya kamu yetkisi kullanan başka bir organın) bir eylemi, işlemi ya da ihmali sonucu ortaya çıkmış olmalıdır. Özel kişiler arasında gerçekleşen uyuşmazlıklar bireysel başvuru kapsamına girmez.

İç Hukuk Yollarının Tüketilmiş Olması

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapmadan önce, ihlal iddiasına karşı iç hukuk yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir. Bu, başvuranın tüm olağan kanun yollarını (itiraz, temyiz vb.) kullanmış ve bu yolların nihai kararını almış olması gerektiği anlamına gelir. İhlal iddiası, ancak iç hukuk yollarının sonuçsuz kalması veya etkisiz olması durumunda Anayasa Mahkemesi’ne taşınabilir.

Başvuru Süresi

Bireysel başvuru, ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren 30 gün içinde yapılmalıdır. Nihai kararın tebliğ tarihinden itibaren bu süre başlar. Başvurunun süresinde yapılmaması durumunda, Anayasa Mahkemesi başvuruyu usulden reddedebilir. Ancak haklı nedenlerin bulunması durumunda, bu süreye ilişkin istisnalar uygulanabilir.

Mağduriyet Şartı

Başvuruda bulunan kişinin, doğrudan ve kişisel olarak hak ihlalinden etkilenmiş olması gerekir. Yani, başvuru sahibinin “mağdur” sıfatına sahip olması şarttır. Kişinin doğrudan mağduriyetinin bulunmadığı durumlarda, bireysel başvuru yapılamaz. Ayrıca, başvuru konusu olay nedeniyle güncel ve önemli bir zarar tehlikesi altında bulunması gerekir.

Başvuru Dilekçesi ve Belgeler

Başvuru, Anayasa Mahkemesi’ne hitaben yazılmış bir dilekçe ile yapılmalı ve bu dilekçede başvurunun konusu, ihlal iddiaları, dayanaklar ve başvurucunun talepleri açıkça belirtilmelidir. Ayrıca, başvurunun dayandığı belgeler ve karar örnekleri de dilekçeye eklenmelidir. Başvuru formu, Anayasa Mahkemesi’nin belirlediği standartlara uygun olmalı ve eksiksiz doldurulmalıdır.

Hakkın Kötüye Kullanılmaması

Anayasa Mahkemesi’ne başvuru hakkı, yalnızca gerçek bir hak ihlali iddiasıyla kullanılmalıdır. Anayasa Mahkemesi, kötü niyetle yapılan, yani sadece dava sürecini uzatmak veya karşı tarafı zor durumda bırakmak amacıyla yapılan başvuruları reddedebilir. Bu tür durumlarda mahkeme, başvuruyu kabul edilemez bulur.

Açıkça Dayanaktan Yoksun Olmama

Başvurunun kabul edilebilmesi için ihlal iddiasının hukuki bir dayanağı olmalıdır. Açıkça dayanaktan yoksun, yani temelsiz veya delillendirilmemiş iddialarla yapılan başvurular, Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilebilir. Başvuru sahibi, iddialarını destekleyecek yeterli bilgi ve belge sunmalıdır.

Başvurunun AİHM’e Götürülmemiş Olması

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapıldıktan sonra aynı konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne (AİHM) başvuru yapılmamış olması gerekir. Bir başvuru konusu, hem Anayasa Mahkemesi hem de AİHM tarafından aynı anda ele alınamaz. Aksi takdirde, başvuru reddedilir.

Kişisel Başvuru Yükümlülüğü

Başvuruyu bizzat mağdur olan kişi veya bu kişi adına yasal temsilcisi yapmalıdır. Avukatla temsil edilme zorunluluğu olmamakla birlikte, hukuki yardım almak, başvuru sürecini daha etkin hale getirebilir.

Bu yazımız ile birlikte mobing davaları başlıklı yazımızı da okuyabilirsiniz.

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Arasındaki İlişki

Anayasa Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ve AİHS’nin bireylere tanıdığı temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlamak amacıyla kurulmuş bir yargı organıdır. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruları değerlendirirken, AİHS ve AİHM içtihatlarını dikkate alır ve bunlara uygun olarak karar verir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise AİHM, Avrupa Konseyi üyesi devletler tarafından imzalanan AİHS’nin uygulanmasını denetlemek amacıyla kurulmuştur. AİHM, bireylerin ulusal düzeyde adil bir şekilde haklarını arayamaması veya haklarının ihlal edilmesi durumunda, uluslararası bir yargı mercii olarak devreye girer.

Başvuru Yolları ve İç Hukuk Yollarının Tüketilmesi İlkesi

Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvurusu Türkiye’de bir birey, kamu gücü tarafından temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini düşünüyorsa, önce iç hukuk yollarını tüketmek zorundadır. İç hukuk yollarının tükenmesi halinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir. Anayasa Mahkemesi, bu başvuruları değerlendirir ve hak ihlali tespit ederse giderim yollarını belirler.

AİHM Başvurusu Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurunun sonuçlanmasının ardından, eğer kişi tatmin edici bir sonuç alamazsa veya ihlalin giderilmediğini düşünüyorsa, AİHM’e başvurma hakkı bulunmaktadır. AİHM, yalnızca iç hukuk yolları tükenmiş olan ve Anayasa Mahkemesi’nin nihai kararının ardından yapılan başvuruları kabul eder. Bu, AİHS’nin 35. maddesi gereğince “iç hukuk yollarının tüketilmesi” ilkesidir.

AİHM İçtihatlarının Anayasa Mahkemesi Üzerindeki Etkisi

Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruları değerlendirirken AİHS’yi ve AİHM’in içtihatlarını rehber alır. AİHM kararları, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası bir sözleşme olan AİHS çerçevesinde bağlayıcı nitelik taşır ve Anayasa Mahkemesi, bu kararları dikkate alarak içtihatlarını oluşturur.

Anayasa Mahkemesi, AİHM’in hak ihlali tespit ettiği konularda, benzer davalarda ihlalin tekrarlanmasını önlemek amacıyla kararlarını AİHM içtihatlarına uygun olarak şekillendirir. Bu durum, Anayasa Mahkemesi’nin AİHM’in kararlarına paralel bir yaklaşım sergilemesini ve Türkiye’deki insan hakları standartlarını uluslararası normlara uygun hale getirmesini sağlar.

AİHM Kararlarının Uygulanması ve Anayasa Mahkemesi Kararları

AİHM Kararları: AİHM, hak ihlali tespit ettiğinde, Türkiye’nin bu ihlali gidermesini ve ihlalin tekrarını önleyecek tedbirler almasını talep eder. Bu kararlar, bağlayıcı olup Türkiye tarafından uygulanması zorunludur.

Anayasa Mahkemesi Kararları: Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar, Türkiye’de bağlayıcıdır ve ilgili makamlar tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. AİHM kararlarının Anayasa Mahkemesi kararlarına yansıması, Türkiye’de hak ihlallerinin önlenmesi ve insan haklarının etkin korunması açısından büyük önem taşır.

Denetim ve Uygulama Süreci

AİHM, Türkiye’de verilen Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasını izler ve bu kararların AİHS’ye uygun olup olmadığını denetler. Anayasa Mahkemesi, AİHM tarafından verilen kararların gereğini yerine getirir ve kararların uygulanmasını izler.

Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının uygulanmaması durumunda, ilgili taraflar AİHM’e başvurabilir ve AİHM, Türkiye’yi uluslararası hukuka aykırılıktan dolayı mahkum edebilir. Uluslararası hukuk bürosu veya uluslararsı avukat bu durumda önemli bir konumda olmaktadır.

İhlallerin Giderilmesi ve Anayasa Mahkemesi’nin Rolü

Anayasa Mahkemesi, ihlal tespit ettiğinde, AİHM tarafından belirlenen standartlara uygun olarak bireylere tazminat ödenmesine, ihlalin sonuçlarının giderilmesine veya ihlalin tekrarlanmasını önleyecek tedbirlerin alınmasına karar verebilir. AİHM’in Türkiye’yi mahkum ettiği ihlallerde, Anayasa Mahkemesi’nin bu ihlalleri önleyecek düzenlemeler yapması beklenir.

İki Mahkeme Arasındaki Tamamlayıcılık

Anayasa Mahkemesi ve AİHM, birbirini tamamlayıcı nitelikte çalışır. Anayasa Mahkemesi, iç hukuk düzeyinde bireylerin haklarını korurken, AİHM, uluslararası düzeyde denetim sağlar. Bu iki mahkemenin işbirliği, Türkiye’de insan haklarının etkin korunmasına ve uluslararası standartların sağlanmasına katkıda bulunur.

Ankara’da AYM Bireysel Başvuru Avukatının Kritik Rolü

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, bir boşanma veya alacak dilekçesi gibi değildir; yüksek mahkemeye sunulan teknik bir hukuki rapordur. Başvuruların %90’ından fazlası, esasa (haklı olup olmadığınıza) bakılmadan, yukarıdaki ‘kabul edilebilirlik’ şartlarındaki usul hataları nedeniyle reddedilir. 30 günlük süreyi 1 gün kaçırmak, formu yanlış doldurmak veya “hukuk yollarını tüketmemek”, haklı olduğunuz bir davayı sonsuza dek kaybetmenize neden olur. Konu hakkında uzman bir Ankara ceza avukatı ile yola çıkmak önemlidir.

Sonuç ve Değerlendirme

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı, Türkiye’de hukuk devleti ilkesinin güçlenmesine ve adalet sisteminin etkinliğinin artırılmasına önemli katkılar sağlamaktadır. Bu başvuru mekanizması, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini koruma amacı güderken, aynı zamanda kamu gücünün sınırlarının belirlenmesinde kritik bir rol oynamaktadır.

Hukuk devleti ilkesi, devletin her türlü işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygun olmasını ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasını gerektirir. Bireysel başvuru mekanizması, bu ilkenin hayata geçirilmesini temin eden en önemli araçlardan biridir. Kamu otoritelerinin bireylerin haklarına müdahale ettiğinde, bu müdahalelerin hukuka uygun olup olmadığının denetlenmesi, hukuk devleti ilkesi açısından büyük bir öneme sahiptir. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurular aracılığıyla adalet sisteminin bağımsız ve tarafsız işleyişini denetleyerek, hukuk devleti ilkesinin sağlamlaştırılmasına katkıda bulunmaktadır.

Ayrıca, bireysel başvuru mekanizması, adalet sistemindeki hataların düzeltilmesi ve kamu otoritelerinin hesap verebilirliğinin artırılması açısından da önemlidir. Bu mekanizma, bireylerin adaletsizliklerle mücadele edebilmesi için son bir çare sunmakta ve hukukun üstünlüğünü sağlamada kritik bir denetim aracı olarak işlev görmektedir.

Bireylerin Anayasal Haklarının Korunması Açısından Bireysel Başvurunun Rolü

Bireysel başvuru hakkı, bireylerin Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) güvence altına alınmış hak ve özgürlüklerinin korunması açısından hayati bir öneme sahiptir. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurular yoluyla bireylerin maruz kaldığı hak ihlallerini değerlendirir ve ihlal tespit ettiği durumlarda giderim yollarını belirler. Bu, bireylerin anayasal haklarının etkin bir şekilde korunmasını ve kamu otoritelerinin bu haklara saygı göstermesini sağlar.

Bireysel başvuru hakkı, aynı zamanda bireylerin hak arama hürriyetini güçlendirir. Bu mekanizma, bireylerin sadece ulusal mahkemelerde değil, aynı zamanda anayasa yargısı düzeyinde de haklarını savunabilme imkanını tanır. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurular sayesinde vatandaşların hukuk düzenine olan güvenini artırır ve adaletsizliğe uğradıklarını düşünen bireylerin adalet arayışlarına cevap verir. Bu, toplumsal barışın ve güvenin sağlanmasında kritik bir rol oynar.

Öneriler

Bireysel başvuru hakkı, Türkiye’de insan haklarının korunması ve hukuk devleti ilkesinin güçlendirilmesi açısından temel bir yapı taşıdır. Anayasa Mahkemesi, bu başvurular aracılığıyla hak ihlallerinin önlenmesi ve giderilmesi konularında etkin bir rol üstlenir. Bu süreç, hem bireylerin haklarının korunmasını sağlar hem de kamu otoritelerinin hukuka uygun hareket etmesini teşvik eder.

Bireysel başvuru hakkı, hem bireysel hak ve özgürlüklerin korunması hem de toplumun genelinde adaletin sağlanması açısından hayati öneme sahiptir. Bu mekanizmanın etkin ve verimli bir şekilde işlemesi, Türkiye’de hukuk devletinin ve insan haklarının geleceği için kritik bir rol oynayacaktır.

Sıkça Sorulan Sorular

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru süresi kaç gün?

Başvuru süresi, hak ihlaline neden olan nihai kararın (Yargıtay, Danıştay veya diğer en üst merci kararı) size tebliğ edildiği veya bir şekilde öğrendiğiniz tarihten itibaren sadece 30 gündür. Bu süre “hak düşürücü süredir”, yani 31. gün yapılan başvuru, ne kadar haklı olursanız olun, esasa bile girilmeden reddedilir.

Her türlü haksızlık için AYM’ye gidilebilir mi?

Hayır. AYM’ye gidebilmek için iki temel şart vardır: 1) İhlal edildiğini iddia ettiğiniz hakkınızın hem Anayasa’da hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) ortak koruma altında olması gerekir (örn: Adil Yargılanma Hakkı, Mülkiyet Hakkı). 2) AYM’ye gelmeden önce, o haksızlıkla ilgili tüm olağan iç hukuk yollarını (istinaf, temyiz/Yargıtay/Danıştay) tüketmiş olmanız şarttır.

Başvurum neden esasa girmeden (okunmadan) reddedilir?

AYM başvurularının çok büyük bir kısmı (%90’dan fazlası), davanın esasına (haklı olup olmadığınıza) bakılmadan, “kabul edilebilirlik” kriterlerine uymadığı için usulden reddedilir. Başlıca reddedilme nedenleri şunlardır: 30 günlük süreyi kaçırmak, tüm hukuk yollarını tüketmeden başvurmak, AYM’nin zorunlu kıldığı başvuru formunu kullanmamak veya “kanun yolu şikayeti” yapmak (yani “hakim delilleri yanlış değerlendirdi” demek).

AYM’ye başvurmak, davamın yeniden görülmesi anlamına mı gelir?

Hayır. Anayasa Mahkemesi bir “temyiz” veya “süper temyiz” mercii değildir. Yani, yerel mahkemenin veya Yargıtay’ın “delilleri doğru değerlendirip değerlendirmediğine” bakmaz. AYM, sadece yargılama sürecinde Anayasa veya AİHS kapsamındaki temel bir hakkınızın (örn: savunma hakkınızın kısıtlanması, mülkiyet hakkınızın ihlali) ihlal edilip edilmediğine bakar. Eğer bir ihlal tespit ederse, genellikle “yeniden yargılama” yapılması için dosyayı ilgili mahkemeye geri gönderir.

AYM’ye bireysel başvuru harcı ne kadar (2025-2026)?

AYM bireysel başvuru harcı, her yıl yeniden değerleme oranına göre güncellenir. 2025 yılı için bu tutar 5.064,40 TL olarak belirlenmiştir. Bu harcın başvuruyla birlikte yatırılması zorunludur. Adli yardım talebinde bulunularak harçtan muafiyet talep edilmesi de mümkündür.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top